HABERLER » Röportajlar » İki Seçeneğim Vardı: Biri Harvard, Diğeri Oxford... | ALUMNI UAA - Üsküdar Amerikan Lisesi'nden Yetişenler Derneği

ABDULLAH BEDEL TÜRKER (UAA'14)

Abdullah Bedel Türker, kısa bir süre önce hayata ilişkin çok ciddi kararlar verdi. Peki dünyaca ünlü iki üniversite arasında tercih yaparken nelere dikkat etti?

Bedel, başarılı bir öğrenci. Ama hepsi bu kadar değil. Üsküdar Amerika’nı kazanınca, doğduğu ve eğitimini gördüğü Elazığ’dan, İstanbul’a gelmiş. Okulu bitirince dünyanın parmakla gösterilen iki okulu Harvard ve Oxford’dan kabul almış. Sonunda Harvard’ı seçmiş. Peki, bunu nasıl başarmış? Anlatalım...

Bedel, Elazığlı, iyi eğitim görmüş bir ailenin çocuğu. Anne noter. Baba avukat. İlk önce özel bir okula gidiyor, sonra da devlet okuluna geçiyor. Kentin favori okulu Elazığ Fen Lisesi. Burası, Türkiye çapında güçlü bir okul. Çoğu kez okulun, ülke çapında ilk 10’a girdiğini söylüyor Bedel. Sonra sınavı kazanıp Üsküdar Amerikan’a geliyor ve hazırlık sınıfına başlıyor. İlk zamanlar İngilizceyle biraz uğraşıyor ama sonradan hızla öğreniyor. “İngilizceyle bayağı uğraştım,” diyor. “Ama burada iyi bir İngilizce eğitim alınıyor. Bir de kitap okumaya başlayınca, baktım İngilizcem çok hızlı gelişiyor. İnce kitaplarla başladım. Sonra romanlara geçtim. İlk önce, bilmediğim kelime sayısı çok olduğu için bir sayfayı 10 dakikada okuyabiliyordum. Şimdi bir sayfayı bir dakikada okuyabiliyorum.”

Bedel’in okula başlar başlamaz hayli aktif bir yaşamı olmuş. Öğrenci Birliği Başkanlığı yapmış, tarih kulübü kurmuş, perküsyon çalmış. Hazırlıklara mentorluk yapmış. Bu faal yaşamı, okulun dışında arkadaş çevresi olmamasına bağlıyor: “Okula bağlanmam şöyle oldu: Okul dışında bir arkadaş çevrem yoktu. Böyle olunca, her türlü aktivitenizi okulda yapıyorsunuz. Bu bana, okulda çok sayıda kişiye yakınlaşmamı sağladı. Benim alt dönemlerle aramın bu kadar iyi olması da bu nedenleydi... Başkan seçilmemin nedeni, iyi bir uyum sağlamamdan çok, okulla ilgili çok şey yapmış olmamdı.”

Peki, Elazığ’daki arkadaşlar?

Bedel, onlarla ilişkisini de kopartmamış. “Elazığlı bir arkadaşımı halen kendime daha yakın hissediyorum. Çünkü onlarla 15 yıl yaşadım. Buradaki arkadaşlarımlaysa birkaç yıl.”

 
HARVARD KİMLERİ KABUL EDER?
 
Geliyoruz Harvard’a kabul edilmesine... Bedel anlatıyor: “Yabancılar seçim yaparlarken bir sürü şeye bakıyorlar. Okul notların, öğretmenlerden alınan tavsiye mektupları... Nasıl bir karakterin var? Bunları öğrenmek istiyorlar. Scolastic Aptitude Test (SAT) ile okula uyumunu tartıyorlar. İngilizce dil bilgisi yeteneklerini ölçüyorlar. Akademik bilgilerini görmek istiyorlar. Okulda gittiğin kulüplere bakıyorlar. Bir makale yazmanı istiyorlar. Konu olarak, ‘Senin ergenlikten yetişkinliğe geçtiğini gösteren bir olay olsun’ demişlerdi. Sonuç olarak seni anlamaya çalışıyorlar. Birçok şey yolluyorsun. Ben mesela Kapalıçarşı’da iki yıl çalıştım. Biblo, tabak filan satan bir yer vardı, yazları oradaydım. Bu şekilde hem İngilizcemi geliştiriyordum hem de çok değişik insanlarla tanışıyordum. Nasıl satış yapıldığını öğreniyordum. Sonuçta, bunların hepsini dosya yapıp gönderiyorsun. Bunlara bir de CV’ni ekliyorsun.

Acaba bunu rakamlara dökersek, karşımıza nasıl bir tablo çıkıyor? Harvard, bu yıl, 34 bin civarında başvuru almış. Bunların yaklaşık 4 bini erken başvuruda gelmiş. Yani okul, yüzde 20’sini erken başvuruda alıyor. Bu da 900 kişi kadar ediyor... Toplam 2 bin 100 kişiye kabul göndermişler. Bunların arasından 1600–1700 kişi okula kayıt yaptırmış.

Peki Bedel, iki büyük okuldan Harvard’ı, Oxford’a niye tercih etti?
 
Öncelikle, “Harvard’ta girişte bölüm seçimi yoktur,” diyor. “İki sene sonra seçiyorsun. Bu benim için çok iyiydi. Oxford’da ise ilk iki yıl felsefe, politika, ekonomi okunuyordu. Ben, gerçi, hem politika hem ekonomi öğrenmek istiyordum. İngiltere’nin kötü yanı, değişik konuların kabul edilmemesi. Bir sanat tarihi dersi alamıyorsunuz örneğin. ABD’de ise, bir disiplin içinde, “yaparım,” diyorsanız, dersi alabiliyorsunuz. “Matematik okuyorum ama sosyolojiye de meraklıyım,” demek mümkün.

Öte yandan, Harvard’ta mezunlar arasında iyi bir dayanışma var. Oxford, üç sene sürdüğü için daha ucuza geliyor. Ama İngiltere, Amerika’ya göre pahalı. Bir de, okulu bitirdikten sonra iki hafta içinde işe girmeniz veya dönmeniz gerekiyor. Kısacası, İngiltere, ‘iyi bir işe giremezsen, burada kalamazsınız’ diyor.
Bedel’in ideali, sosyal kuruluşlarda ve araştırma kurumlarında çalışmak. “Genellikle politika ekonomi okuyanlar bankaya filan giriyorlar. Ama ben banka düşünmüyorum,” diyor: “Sosyal bir şeyler yapmak istiyorum. Sosyal kuruluşlarda çalışabilirim. Greenpeace gibi. Think tank kuruluşları da olabilir.”

https://www.ualyetder.org/tr/iki-secenegim-vardi-biri-harvard-digeri-oxford