HABERLER » Röportajlar » Mucize Değil... Herkes Yapabilir... Yeter ki... | ALUMNI UAA - Üsküdar Amerikan Lisesi'nden Yetişenler Derneği

METİN HARA (UAA’00)

Bir tesadüf sonucu ÜAA’dan bir arkadaşının annesi tarafından keşfediliyor. Ezoterik bilgiler konusunda eğitimler alıyor. Ardından tıp eğitimi görüyor. Sonra da ilgi duyduğu herşeyi okuyor. Doğu felsefesi, sufizm, Chi enerjisi... Bir süre Aborjinlerle yaşıyor. Keops piramidine gidiyor. Sonunda, bütün bunları sentezlendiği bir bilgi ve eğitim sistemini hayata geçiriyor. Hara ile gizemli bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?
 
Metin Hara ile görüşmeye gitmeden, kendisiyle yapılmış pek çok söyleşiyi okuyoruz. Etkilenmemek elde değil. Verdiği eğitimin temelleri Üsküdar’da atılmış. Her mezunun bugün geldiği yerde ÜAA’nın önemli bir yeri var. Ama Metin Hara’nınki öyle değil. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: ÜAA’ya gitmeseydi bugünkü Metin Hara olmayabilirdi. Çünkü okul olmasaydı, kendisine ezoterik içsel bilgiler veren kişiyle tanışmamış olacaktı. Babasının geçirdiği son derece ağır trafik kazasından sonra, attığı her adımda arkasında okulun koruyucu kanatlarını hissetmeseydi, her şey farklı olabilirdi. 

Hara ile ÜAA’dan konuşmaya başlıyoruz. “Benim için çok önemli bir okul,” diyor. İlkokuldan mezun olduktan sonra karşımda birçok farklı okul seçeneği var. Ama buraya gelip âşık oldum.” Bu aşka rağmen ilk günler zor geçiyor. Okula başladığının ilk haftasında “detention” aldığı için annesine giderek ‘Beni Alman Lisesi’ne aldırın’ diye ağlamaya başlıyor. “Annem de çok güzel bir cevap veriyor,” diyor: “Biz sana hepsini sunduk. Burayı sen seçtin ve sen okuyacaksın.”

Hara, tabii ki okulda kalıyor. Mezun olana kadar da parlak bir öğrenci olmuyor. Ama bu sevilmeyen bir öğrenci olduğu anlamına gelmiyor. Tam tersine, Metin Hara, arkadaşları ve öğretmenleri tarafından fazlasıyla seviliyor. O günleri anlatması için sözü kendisine veriyoruz: “Üsküdar Amerikan’ın bence en önemli farkı şu: Ben not ortalaması en düşük olan 10 kişiden biriydim. Ama annem her geldiğinde, oldukça kötü notlarım olmasına rağmen bütün hocalar ciddi anlamda bana destek verirdi. Ve anneme şunu söylerlerdi: ‘Evet çalışmıyor. Ama çok iyi bir çocuk. İnsani değerleri çok yüksek. Okuldaki notların o kadar önemli yok.”

Metin Hara, “herkes lisede okulundan biraz tiksinir ya... Benim en büyük idealim günün birinde çocuklarımın burada okuması,” diyor: “İnsani değerlere önem veren, çocukları notların üzerinde tutan bir anlayış. Kesinlikle bir dünya vatandaşı yarattı bizlerden. Biz felsefe de okuduk, edebiyatta inanılmaz yazarları tanıdık. O zaman bize saçma geliyordu. Ama büyük değerler sunduğunu ve bizi erdemli yetiştirdiğini gördük.” 
 
DÖNÜM NOKTASI: KAZA
 
Hara’nın babası 2000 yılında büyük bir trafik kazası geçirir ve bir sene yatalak halde kalır. Aile mal varlığını kaybederken okul, çok büyük jest yaparak taksitleri siler. Metin Hara, “Ben bütün senemi babamın başında geçirdim,” diyor: “Orada fizik tedaviciler babamı ayağı kaldırdıkları için ben fizik tedavi okumaya karar veriyorum. O süreç bana büyük bir devinim kazandırıyor.”

Derken Çapa Tıp Fakültesi yılları geliyor. “Orada da çok parlak bir öğrenci değildim,” diyor. “Hatta oradaki doktorlar, staj yapana kadar benim buraya layık olmadığımı ve mezun olmamam gerektiğini söylüyorlardı. Ta ki stajda hastalarla nasıl mucizeler gerçekleştirdiğimi görünceye kadar. Okuldan kıl payı mezun oluyorum yine. 2.03 ile...”

Yine Üsküdar’a dönüyoruz. Söz yeniden Hara’da: “Bilgiler çok önemli ama ÜAA’nın bana verdiği matematik bilgisini ya da İngilizceyi, kasarsın ama başka yerde de öğrenebilirsin. Buradaki erdemi, neyin değerli olduğunu öğrenemezsiniz. Türkiye’deki pek çok ünlü okuldan mezun olmuş ama sadece matematik öğrenen insanlar var. Ama insanlara nasıl davranacağını öğrenememiş , bu devirde bunları öğretebilirseniz en büyük değer. Seanslarda babaları ağlattığım oluyor. ‘Para harcayacağına vakit harca. Bunun dışında iyi bir baba değilsin, üzgünüm’ diyorum.”

Geliyoruz ezoterik içsel bilgilere.
Hara anlatmayı sürdürüyor: “12 yaşındayken bazı şeyleri düşünmeye ve sorgulamaya başladım. Hayatla ilgili birkaç tokat yediğim zamanlar... Bazı stresleri ilk kez tanıdığım, hayatla ilgili daha derinlikleri merak ettiğim zamanlar. Birçok şeyi okumaya başlıyorum. 15 yaşından itibaren biri tarafından keşfediliyorum. ÜAA’dan arkadaşımın annesi... Ve bu ezoterik içsel bilgiler konusunda eğitilmeye başlıyorum.” 

Ardından o kötü trafik kazası geliyor. Hara, 18 yaşında, özellikle babasının kazasıyla bir noktada, olayın içine girmek durumunda kaldığını söylüyor. Her şeyi sorgulamaya başlıyor: Ne oluyor? Neden böyle bir şey oldu? İyileşme nasıl tetiklenebilir?  Dahası, babasının kazasındaki süreçte, dünyanın dört bir yanından, binden fazla alternatif teknik inceliyor. Avustralya’ya gidip Aborjinlerle birlikte kalıyor. Mısır’a gidip Keops piramitine giriyor. Fas’a, Çek Cumhuriyeti’ne gidiyor. Sufizm eğitimi alıyor. Ezoterik, Batîni öğretilere dalıyor. 
Peki, bu sentez nasıl bir noktaya doğru evriliyor? Hara anlatıyor: “Bu, renksiz, kokusuz, tatsız, herhangi bir kitleye yakınlaşmayan, herhangi bir inanç sisteminin diğerinden üstün görmeyen, ama evrensel bir bakış açısı yaratıyor.” 

Hara, buradan, içsel yolculuğunu anlatmaya geçiyor. “Ana yol, babamın kazasıyla uyandığım süreç ve tamamlayıcı olan Çapa’daki öğrenimim oluyor. Yani ikisi de tabii çok değerli. İnsan bedeni hakkında bu kadar bilmeden bunları anlatsam çoğu insan dinlemez. Önce doğu tıbbından başlayıp sonra Batı tıbbına kayan bir sıra izledim. Şimdi daha bütüncül bir yapı var. Bu da tabii hastaların iyileşmesinde dışarıdan mucizevi gibi görünen cevaplar almamızı sağlıyor.” 

Peki hastaları iyileştirmesi tanrısal bir yetenek mi? Herkes aynısını yapabilir mi? Söz yine Hara’da: “Ben insanlara şunu diyorum. Ben bir şeyler yaptığım zaman anlatmaya başlayınca ve insanlardaki değişikliği görünce, orada bir ışınlanma var sanıyorlar. Odaya giriyor, çıkıyor. Altı hafta sonra görüyor, MS’li bir hastanın yürümesi daha iyi olmuş. İnsanlar ‘bu bir mucize’ diyor. Çünkü aradaki süreci hiç bilmiyor. Halbuki hasta, bunun mucize olmadığını biliyor. Çünkü o zaman o kadar, nasıl emek verildiğini, nelerin değiştiğini görüyor.”

Metin Hara’nın bir eğitim sistemi var. Eğitimin önemli amaçlarından biri, insanlara Hara’da doğaüstü bir güç olmadığını göstermek. Sözü kendisine bırakıyoruz: “Eğitimin amacı şu: Bende doğaüstü bir şey yok. Dediklerimi yapan, beyin dalgasını düşüren herkes, bunları yapabilir. Ödevleri yapıp, beni takip edip, hayatı değişmeyen olursa ücretini iade ediyorum. Derken insanlar eğitime geldi. Aralarında, ‘Hiç umurum değil’ diye oturan da vardı. ‘Valla bi bakıcam ona göre’ diyen de... Binlerce eğitime katıldım, bugüne kadar bir tane bile iade eden olmadı.”
Hara başarıya giden formülü de veriyor mezun arkadaşlarına: “Burada bilim ile ruhsallık öyle bir emekle birleştirildi, o içsel dönüşüm, psikolojik dönüşüm, bilimle o kadar desteklendi ki, bir şeyler garantili şekilde değişiyor.” 

Eğitimin en önemli yerlerinden biri, hiçbir kimyasal uyarıcının bulunmaması... Metin Hara devam ediyor: 
“Burada en önemli özellik şu: Tedavilerde ya da eğitimde en ilginç özellik kimyasal uyarıcıların olmaması. Şunu al, şu otu kaynat gibi şeyler yok. Hiçbir makine yok. Pozitif olumlama, kutsal, kolye, taş, hiçbir şey yok. Sistem tamamen katılımcının kendi üzerine yapacağı ödevlerden ibaret.”
 
EĞİTİMİN İNCELİKLERİ

Hara, “Bu tamamen özgün bir eğitim,” diyor: “Bir yerden alınmış değil. İlk dersin ikinci yarısında beyin dalgalarını anlatıyorum. Bu tıpla alakalı bir durum. Amacım insanları tıbbı anlatmak değil. Algılarını nasıl değiştireceklerini ve Pollyannacılık oynamadan, bunun nasıl yapılabileceğini anlatıyorum. 

Birinci derste düşünce güçleriyle mucizevi bir şeye tanıklık ettiriyorum. Herkes kendisi yapıyor. Beyin dalgalarını düşürdükten sonra bir düşünce gücü testi yapıyoruz. Zaten orada bariyerler yıkılıyor. Diyorlar ki, ‘Acayip bir şey yaşadık’. Burada ölçülebilir, kameralara kayıt ettirilebilir bir şeyden bahsediyorum. Sonrasında, ‘tak’ diye çok ağır ruhsal bir ders var. Bayağı Uzakdoğu dövüş sporlarından, Chi enerjisini yönlendirmeye, bazı formları yapmaya başlıyoruz. Bazı nefesler işin içine giriyor. Enerjiye odaklamayı öğretiyorum.

Üçüncü ve dördüncü derste, bunu kullandırmak için değişik eğitimler var. İyileşme nasıl tetiklenir? Hangi enerji merkezlerine ne yapılır? Beşinci derste bazı dengeler var. Hayatımızda direnç unsuru olan dört dengesizliği anlatıyorum. Var olan bütün sıkıntıların bu dengesizlikten kaynaklandığını ve bunun nasıl çözüleceğini söylüyorum. Beşinci derste, şimdiyi daha rahat yaşayabilmeniz için geçmişi temizlemek var. 
Altıncı derste bir Kabala tekniği geliyor. Çok eski mistik bir teknikle biraz hastalıkları hissetmeye, bir parça olsun -toprağın altında tohum nerede var, bu ne zaman çatlayacak?- bunları bilmeye çalışıyoruz. Bir anda ‘kanserle karşı karşıya kaldım’ dememeniz için, önleyici tıbbi kendi kendine yapabilmeniz için, beden farkındalığını artırıyoruz. Yedincide Uzakdoğu tekniklerinden esinlenmiş bir ders var. Hastalıkların psikolojik etmenlerini anlatmaya başlıyoruz. Bununla da insanlara neredeyse bugünkü tıp kadar bilimsel ilerleyen bir harita çıkarıyoruz. Sekizinci ders, düşünce gücüyle maddeyi etkilemek. Bu da bilimsel bir çalışma ve veda dersi...” 

Hara, “Eğitimiz bu,” diyor: “Tıptan felsefeye, fizyolojiden vücut duruşuna, postürden psikolojiye kadar çok farklı şeyleri yelpaze içine alıyor. Zaten güzelliği de orada. Burada eğitimde bir yelpaze olması çok önemli. Çıktıklarında, geçmişle ilgili bir problem olduğunda, bir alet edevat var. Stresle ilgili bir problem olduğunda da alet edevat var. Yani tamamen yaşam içerisinde benden hiçbir hizmet almasına gerek duymadan, tam bir özgürleşmeden bahsediyoruz. Her eğitim iki saat, toplam olarak 16 saat.” 
Hara, tüm bu tekniklerini dört yıldır üzerinde çalıştığı üç kitaplık Aşkın İstilası serisinde kaleme aldı. Serinin ilk kitabı olan Yol ise yola çoktan çıktı.

https://www.ualyetder.org/tr/mucize-degil-herkes-yapabilir-yeter-ki