HABERLER » Röportajlar » Bir Zamanlar Üsküdar Amerikan’da... | ALUMNI UAA - Üsküdar Amerikan Lisesi'nden Yetişenler Derneği

SERPİL URAL (UAA’64)

Bir zamanlar Üsküdar Amerikan’da...

Senelerce senelerce evveldi... Üsküdar Amerikan Lisesi’nin adı Üsküdar Amerikan Kız Lisesi idi ve okul, tüm öğrencilerini, öncelikle iyi birer ev hanımı olarak yetiştirmeyi amaç edinmişti.
Bu amaç doğrultusunda, ‘Home Economics’ derslerinde, yemek pişirmeyi, dikiş dikmeyi, çocuk bakmayı öğreniyor, uygulamalı olan bu derslerden iyi notlar almaya çabalıyorduk. Öğrendiklerimizin en önemli uygulama alanı ise bugün UAA’den Yetişenler  Derneği’nin bulunduğu ‘Kinney Cottage’ idi. O günlerdeki adı ile ‘Practice House’!

Lise son sınıf öğrencileri, beşer kişilik gruplar halinde, bu şirin evde bir hafta kalıyor, o güne kadar öğrendikleri domestik becerileri sergileyerek yetenekli birer ev hanımı olduklarını kanıtlamaya çalışıyorlardı. Yemekler pişiriliyor, temizlik yapılıyor, öğretmen ve anne babalar için çay ya da yemek davetleri veriliyordu. Tabii, bu arada, gündüzleri derslere giriliyor, onca ev işi arasında sınavlara da çalışılıyordu.

Görünüşte her şey istendiği gibi olsa da, perde arkasında neler neler olmuyordu ki… Suyu az konduğu için altı pişip üstü çiğ kalan tavuklar, çöp tenekesi teftişi yapan Miss Lindsley görmesin diye bahçeye gömülüyor, ıspanak ayıklamayı beceremeyenlerin evlerinden gönderilen ayıklanmış ıspanakların yanı sıra, gelen çöpler de, işi bizim yaptığımızı kanıtlamak üzere, çöp tenekesine atılıyordu. Konserve kutusundan pişmiş olarak çıkacağını sandığımız leblebi sertliğindeki bezelyeleri, Miss Lindsley geldiğinde yer gibi yapıp yemek bitince bahçeye  gömerken, belki de, toprak altında ilk GDO’lu yiyeceklerin, tavuklaşmış bezelye ve başka başka yiyecek bileşimlerinin öncülerini oluşturuyorduk. Mozaik pasta için kakaomuzun yetmediğini görünce, önce panikleyip, sonra kahve ekleyerek, tarifi tamamlama cinliğimize de, sanırım bugün ‘innovasyon’ deniyor.

 

BERRİN KARAOĞUL (UAA’64)

Lacan’ın adı henüz duyulmamıştı

1960’lar, Practice House ve biz... Bir dönem düşünün ki, en yakın beş arkadaşınızla, okulunuzun bahçesindeki bir masalımsı evde, hem çocukluğunuzun en sevdiğiniz oyunu ‘evcilik’ oynayacak, hem, belki de, birkaç yıl içinde, bir ev kadını olarak, üzerinize almanız gereken ev idaresinin pratiğini yapacaksınız, bu pratikten de ‘Home Economics’ dersi notu alacaksınız.  

Şimdiki nesile sürrealist gelecek bu durum, biz ‘60’lar nesli için dört gözle beklediğimiz bir hafta idi, tabii, biz ne de olsa geçen yüzyıldan kalmayız. O yüzyılda, genç kızlardan beklenen, hele böyle bir Amerikan okulunu da bitirmişse, ‘iyi’ bir evlilik yapıp, evinin hanımı, kocasının eşi, çocuklarının annesi olmaktı. Başka potansiyellerimiz olabileceği ve onları ortaya çıkarmak aklımızdan geçmezdi. Fransız psikiyatr Jacques Lacan daha duyulmamıştı. Duyulmuş olsaydı belki de kız çocukların ilk ‘diğer’ olarak algıladıkları anneleri, onların önünü açmak, potansiyellerini ortaya çıkarmak için kendilerinden farklı yetişmeleri gerekliliğini öğrenmiş ve çok önemli bir görev üstlenmiş olacaklardı.

Biz, bütün bunları bilmediğimiz için, o bir hafta ‘çocuklar gibi şendik” ve yemek, temizlik, alışveriş, misafir ağırlamak gibi ev kadınına düşen işlerin başarıyla üstesinden geldik. Öğlen yemeğini yapmak bana düştüğü gün makarna yapmak için sabah herkesten erken kalkıp uykumu açmadan mutfağa indim, suyu ve tuzu ve makarnaları tencereye koyup, pişene kadar biraz daha kestirmek amacıyla yatağa döndüm. Oda arkadaşım Afet neden bu kadar çabuk döndüğümü sorup, durumu öğrenince şimşek gibi fırlayıp, makarnaları sudan çıkarıp, su kaynayınca makarnaları koyup,  sonunu nasıl getireceğimi anlatıp o gün kendi görevi ne idiyse onu yapmaya yöneldi. 

Practice House’da, o haftayı yaşamak, hepimiz için hayatımızın en unutulmazlarından olduğuna eminim. O günlerin bize verdiği görev paylaşmak, birbirini kollamak, sır paylaşmak ve saklamak, üzerimize düşenlerin üstesinden gelmek ve birbirimize kız kardeş gibi yakın olmak, mezuniyetimizden beri geçen 50 yıldır sürdürdüğümüz bir UAA geleneğidir. Bu geleneği, hala her 15 günde bir buluşarak devam ettirdiğimizi de yeni nesillere anlatmamız gerekiyor.


 

AYŞEGÜL DORA (UAA’64)

Yine geç kaldık

Kızlarrrr..... Hadi çabuk kalkın! Yine geç kaldık. ‘Kahvaltıyı kim hazırlıyor? Evdeyken bu kadar telaş olmazdı. Çabuk olun, şimdi Miss Lindsley kapıya dikilir.Yataklar yapıldı mı? Öğlene ne yemek var, baktınız mı? İçimiz dışımız makarna, salata, tavuk oldu. Okuldan gelince, Betül ile Türkan akşam yemeğini yapar. Geç kaldık, hadi sofrayı toplayın da çıkalım. Semra’yla ben, öğlen gelir bulaşıkları toparlarız. Benek, sen de şuraları yalandan bi süpürüver. Mirgün sen bize uyma canım. Birisinin dersleri çalışması lazım.Sen çalış, biz işleri yaparız. On dakikalık teneffüste bize anlatırsın. Ay, sabahtan beri koşturuyoruz. Işıkları kapatın. 

Susun da uyuyalım kızlar. Susunnnn, şimdi yakalanıcaz... İşte 60’lı yıllarda Practice House... Üsküdar Amerikan’ın lise son sınıfta en heyecanlı, en keyifli haftasından ‘olağan bir gün’.
Üsküdar Amerikan’lı olmak bir özelliktir. 50 yıl önce pek az kişinin sahip olduğu ‘İngilizce›yi iyi bilmek’ özelliği, o yıllarda, bizi, akranlarımızdan farklı kılardı. Bu, belli etmesek de, hepimiz için bir gurur kaynağı ve hayata bir adım önden başlamak demekti. Round House’ta hazırlık okuduğumuz ilk yıldan, lise sondaki Practice House Haftası’na kadar bir dolu anımız var. Ama en ‘Özel’i, en ‘Güzel’i  o haftadır.

Unutulmaz günler yaşanmış, unutulmaz dostluklar pekişmiştir Practice House’ta. Altı kız okulun bahçesindeki, şimdi Mezunlar Derneği’nin bulunduğu o küçük ‘masal ev’de bir hafta yatılı kalırdık. Ev idaresi dersi, uygulamalı yapılır, o haftanın sonunda hocamız Miss Lindsley’den (toprağı bol olsun) dersin karne notunu alırdık. Yemek, temizlik, alışveriş,  bulaşık, ütü, sofra kurmak, misafir ağırlamak hepsi dersin konularıydı. Vatana, millete değerli ve iş bilen aydın kızlar yetiştirmekti amaç.  Dünyadaki gelmiş geçmiş en güzel dersti. Bu arada neler olurdu, neler... Yemekler yanar, çaktırmadan yenisi yapılır, gülüp eğlenmekten zaman kalmaz ama yine de uğraşıp didinerek ‘iyi not’ alınırdı. Bu, hem okul, hem de bizler için özel bir prestij meselesiydi.


OLCAY KARAFAKİOĞLU (UAA’64)

En çok tavuğu pişirirken zorlandık

Practice House’da kalacağımız haftanın heyecanı ile Tülin, Tuncay, Oya, Ayşen, Hatice ve ben Olcay, bir araya gelip iş bölümü yapmıştık. Ev idaresini gerektiren değişik konular! Galiba en ürkütücü yanı, basit tutmaya çalıştığımız yemek yapımıydı. Tülin’le bana düşen bir öğün, bütün bir tavuğun pişirilmesiydi. Keyifle başlayan mutfak çalışması, birden paniklediğimiz bir hal aldı! O tarihlerde, tavuk, iç organlarıyla satılırdı, temizlenmesi gerekiyordu. Saç baş birbirine karışmış ve küçük çığlıklar eşliğinde gereken iş yapıldı. (Sonradan çok güldük halimize)

Bugün geriye baktığımda, her şeyden önce paylaşmayı öğrenmek, iş bölümü anlayışıyla güven duygusu kazanmak Practice House’un getirileri arasında yer alıyor. ‘Bir evi arkadaşlarımla idare edebiliyorum, ileride de bunu yapabileceğim, diyebilmek önemli. Bir de, işin çocuksu yanı var, hiç de küçümsenemeyecek sayıda tertiplediğimiz ‹slumber party› leri hatırlayacak olursak (Berrin, Afet, Füsun, Sevgi, Gaye, Tanris) işin ciddiyeti yanı sıra, bu coşkulu güzelliği, yaramazlığı yaşamak, çok ama çok güzeldi.

https://www.ualyetder.org/tr/bir-zamanlar-uskudar-amerikanda