HABERLER » Röportajlar » Bir Sanat Eserini Yok Oluştan Kurtardılar | ALUMNI UAA - Üsküdar Amerikan Lisesi'nden Yetişenler Derneği

OYA KARABEKİR (UAA’68) - ZEYNEP KARABEKİR (UAA’01)

Bağdat Caddesi’nde bir apartman. Yakında yıkılacak. Ama girişinde oldukça önemli bir sanat eseri var. Atilla Galatalı’ya ait bir seramik çalışması. Apartman sahibinin, Oya ve Zeynep Karabekir’i internet sitelerinden ulaşmasıyla başlayan çalışmalarla, bir sanat eseri kurtuluyor.

Apartmanın sahiplerinden Gökhan Gecebeği, Galatalı’nın bu eserini uygun bir biçimde sökerek yeni inşa edilecek binaya, hasar görmeden koymayı çok istiyor. Dolayısıyla yapılacak iş bilgi birikimi ve ustalık gerektiriyor.  Acaba bu işi kim yapar diye düşünürken, Gökhan Gecebeği’nin yolu, anne kız ÜAA’lı ve mimar olan, Oya Karabekir ve Zeynep Karabekir ile kesişiyor. Ve çözüm geliyor. 

Biz soruyoruz, Zeynep Karabekir anlatıyor: “Gökhan Gecebağı bize internetten üzerinden mesaj bırakmış. İnternette oyazepnep.com adıyla bir tasarım kültürü sitesi açmıştık. Burada bir yazımızda Galatalı’nın kuşlarından birini yazmıştık. Gecebağı bu haberi görünce bize danışmak istemiş. Biz de, bu işin sökümünü ve ileride yapılacak bina montajının  en doğru teknikle yapabilecek uzman ekibi araştırdık ve Gecebağı ile tanıştırdık.” 

İşin başka bir ilginç yanı, Gökhan Gecebağı’nın iki kız kardeşinin de sonradan ÜAA’lı olduğunu öğrenmeleri olmuş. Yani, bu minik öyküde şu ya da bu şekilde dört Üsküdarlı yer alıyor.Anne kız, Oya ve Zeynep Karabekir ile Üsküdar Amerikan’da Mezunlar Derneği lokalinde görüşüyoruz. 

Oya Hanım, Dekorasyona ve iç mimariye olan ilgisinin lise çağlarında geliştiğini anlatıyor. Bu ilgi o zamanki adıyla Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulu’nda Mobilya ve İçmimarlık bölümüne girmesiyle tasarım ve mimari hayatının önemli bir parçası haline gelir. Ama Türkiye, modern tasarım ve içmimarlık kavramına henüz hazır değildir. Mesleğiyle ilgili düşünceleri zamanla değişir. Kendisinden dinliyoruz: “Mezuniyetten sonra, bir süre iç mimar olarak çalıştım. Ama hayalini kurduğum gibi bir ortam olmadığını gördüm.”

Ardından, İstanbul’un eski evlerinin, özellikle köşkleriyle ünlü Bağdat Caddesi’nin ve Kadıköy yakasındaki evlerin, mimarlık ve estetik açısından ne kadar önemli olduğunu görüyor. Bu bilincin oluşmasında Amerikalı öğretmenlerin katkısı da var: “Lisede Amerikalı hocalarımız Üsküdar’daki ahşap evlerde oturur, Anadolu’yu gezerler ve eski eserlere değer verirlerdi.”

Oya Karabekir, eski evleri kurtarmak, onlardan bir şehir müzesi oluşturmak için “İstanbul 1800” adlı bir proje gerçekleştirir. Mesleğiyle ilgili anlamlı bir şeyler yapabiliyor olmanın tadına varır. Proje büyük ilgi toplar. Dönemin gazetelerinden birinde, proje ayrıntılı bir biçimde anlatılır: “İstanbul 1800’ün amacı, mimar, arkeolog, sanat tarihçisi ve eski kültürümüzü her yönüyle öğrenmek isteyen herkesin başvuracağı canlı bir kültür merkezi oluşturmak. İstanbul 1800, ufak bir kent görünümünde, mescidi, çeşmesi, türbesi, yalısı, konağı, eski Türk evleri, çarşısı, kır kahvesi, her şeyiyle, siteye ister karayolu, isterseniz eski sandallarla girebileceksiniz.”
Ama, eski evler o kadar hızlı biçimde tarihe karışır ki, proje, maalesef bir aydın hareketi olmaktan ileri gidemez. 

Aradan yıllar geçmiş durumda. Anne kız şimdi birlikte yeniliklere yelken açıyorlar.  
Oya Hanım şunları söylüyor: “Kızım Zeynep de Üsküdar mezunu. Ardından İTÜ Mimarlık’tan mezun olmasıyla, bende de mesleğime olan heyecanımı tekrar uyandırdı.” 

Peki anne-kız ve okuldaş olarak nasıl bir sinerji yaratıyorlar? 
Oya Karabekir anlatmayı sürdürüyor: “Anne-kız olmanın faydası, gün içinde, saat kavramı olmadan konuları tartışmak kolaylığı oluyor. Benim yıllar içinde kazandığım tecrübeyle Zeynep’in 2000’lerdeki eğitimi, gelişim ve görüşlerinin birleşmesi bize güç ve enerji verdi.”

Peki son günlerde birlikte neler yapıyorlar. Sözü Zeynep Karademir’e bırakıyoruz: “Ben bir mimarlık firmasında çalışıyorum. Bunun dışında, annemle birlikte Aralık 2013’te yayınına başladığımız bir web sitemiz (www.oyazeynep.com) var. Burada hem kendi yaptığımız tasarımları sergiliyor, hem de tasarım kültürünü geniş kitlelere iletebilmeyi istiyoruz. Kısa sürede Attila Galatalı’nın bir eserinin kurtarılması gibi bir fayda sağlaması da bizi çok mutlu etti.

Bir mimarlık ofisinde çalışırken, bir yandan da annemle birlikte kendi ürün tasarımlarımızı geliştiriyoruz. Bu tempoda ürün tasarımıyla uğraşmak benim için biraz yorucu, ancak keyifli ve her ikimizi de mesleki olarak canlı tutan bir süreç. Web sitemizde de bu tasarımlarımızı, hikayeleri ve dayandığı konseptleriyle birlikte sunuyoruz.”

MİMARİDE YENİ TREND

Zeynep Karabekir şunları söylüyor: “Mimari ve tasarımda artık ekoller dönemi kapandı. Yeni trend, yöresel aidiyetin son teknoloji ile harmanlanıp tasarıma dönüşmesidir. Anlatmak istediklerimiz ‘kopyala-yapıştır’ anlayışı değildir. Bir Selçuklu medresesinin kapısını günümüzün malzemeleriyle bir yapıya uygulamak kesinlikle olmamalıdır. Bu özellikler, tasarımı daha kalıcı ve dinamik yapıyor. Amacımız, gelenekseli soyutlamak, günümüzün ihtiyaçlarını karşılayan ve geleceğe yatırım yapan tasarımlar yapmak.”

https://www.ualyetder.org/tr/bir-sanat-eserini-yok-olustan-kurtardilar