HABERLER » Röportajlar » Her Kıvılcım Bir Ateşin Parçası | ALUMNI UAA - Üsküdar Amerikan Lisesi'nden Yetişenler Derneği

SEMA BAŞOL [ARKAT] (UAA’70)

Sema Başol, Amerika’da çok başarılı bir iş hayatından sonra kendisini Kıvılcımlar’a adamış. Çoğunlukla orta sınıf kökenli, üniversitede okuyan, çalışkan ama hayata girme konusunda gerekli becerilere ulaşamayan kızlara... Başol, üniversitelerde kız-erkek oranı neredeyse yarı yarıya iken, mezuniyetten sonra kızların zamanla ortadan çekilmesinden oldukça rahatsız olup kolları sıvamış.
 
Sema Başol, kariyerinin her adımında başarıyı tatmış. Pek çok yöneticinin hayal edemediği yerlere gelmiş. Emekli olduktan sonra da kendini, yukarıda kısaca değindiğimiz sosyal sorumluluk projesine adamış.
‘Kıvılcımlar’ın ilginç hikâyesini kısaca anlatalım. 

Başol, doğma, büyüme İstanbullu. Üsküdar Amerikan’dan 1970 yılında mezun olmuş. Üniversiteyi Boğaziçi’nde okumuş. Sonra da, Türk Eğitim Vakfı’nın bursuyla Amerika’ya, MBA yapmaya gitmiş. 
“Okuldan sonra dönme mecburiyeti vardı. Dönünce Koç Holding’e girdim ve çalışmaya başladım,” diyor. “Ancak Amerika’da tanıştığım eşimle evlenmeye karar verince, Amerika’ya geri döndük. O zamandan beridir, yani 40 yıla yakın bir süredir ABD’de yaşıyoruz.” 

Sema Hanım, kısa bir süre sonra, iş hayatına atılmış. Evine yakın bir iş ararken, Barbie bebeklerini yapan ünlü oyuncak şirketi Mattel’e girmesi bir yana, burada en alt pozisyondan başlayıp şirketin uluslararası pazarlama direktörlüğüne kadar yükselmiş olması ayrıca bir başarı öyküsü. 

Mattel, oyuncak markasıyla çocuk ürünleri geliştirmeye karar verince, Başol’un hayatı da değişiyor. Örneğin, küçük kızlar için Barbie parfümü, tişörtü, kitabı, ayakkabısı gibi yeni ürünler oluşturulmuş. Sema Başol, “Onları sıfırdan yarattık ve bizim için çok eğlenceli oldu,” diyor. 
Şaşırıyoruz. Demek dünyada büyük satış rakamlarına ulaşan ünlü Barbie aksesuarlarının altındaki imzalardan biri de Sema Hanım’a ait. 
 
NASA’LI UZAY KAMPI
 
Sema Başol, 19 yıl çalıştıktan sonra Mattel’den emekli olmuş. Los Angeles’ta Kaya Tuncer adında başarılı bir Türk işadamıyla tanışmış. Tuncer’in, İzmir’deki Türkiye’nin en büyük ve ilk özel serbest bölgesinin kurucusu olduğunu söyleyelim. Toplum sorunlarına duyarlı olan Kaya Tuncer, ‘Çocukların eğitimine katkıda bulunacak ne yapabilirim’ diye düşünürken, yakın bir arkadaşının tavsiyesi ile, İzmir Serbest Bölgesi’nde (ESBAŞ) bir uzay kampı kurmaya karar vermiş. 
 
Kamp gayet güzel yapılmış ama, ilk senelerinde biraz da Türkiye’deki krizden dolayı pek ilgi uyandıramamış. Tuncer, bir gün Sema Hanım’ı aramış. Devamını Başol’dan dinleyelim: “Kaya Bey, 2000 yılında ABD’den lisans alarak bu kampı açmış. Benim Mattel’de çalıştığımı biliyordu. ‘Sen çocuk dünyasını tanıyorsun, başka memleketlerden de çocukların gelip birbirleri ile dost olabilecekleri, Türkiye’yi tanıyacakları, sevecekleri bir kamp yapalım. Bunun için de bir vakıf kuralım. Bu vakfı kurup yönetir misin?’ dedi. Ben de böylelikle vakıf dünyasıyla tanışmış oldum. Hemen kolları sıvadım. Çok zevk alarak çalıştım.” Sema Başol, “Kamp öncelikle Türk çocukları için yapılmıştı. Programa İngilizceyle, sosyal ve kültürel faaliyetleri de ekleyerek uluslararası bir kamp haline getirdik. Birçok ülkede kampı tanıtmaya başladık. Kısa bir zamanda ABD, Yunanistan, İsrail, Kıbrıs, Filistin, Azerbaycan gibi ülkelerden gençler gelmeye başladı,” diyor. 

Başol, kampın güvenirliğini ve imajını güçlendirmek için NASA ve Amerika’daki okullarla çalışmaya başlamış. Böylelikle NASA’nın yardımıyla Türkiye’den ilk defa çocuklar bir uzay istasyonuna canlı yayın bağlanmışlar ve oradaki astronotlar ile konuşmuşlar. 
 
SİLİKON VADİSİ’NDE HERKES 20 YAŞINDA
 
Sema Hanım “Vakıfçılık, yani Türkiye ile ilgili bir şeyler yapmak, eğitim programları geliştirmek, bana çok zevk verdi,” diyor. Bu arada, Başollar, iş gereği Silikon Vadisi’ne taşınmışlar. Bu da hayatlarında önemli bir değişikliğe neden olmuş. Sözü yine kendisine bırakıyoruz: “Eşim mühendis. Uzay Kampı projesi üzerinde çalışırken Los Angeles’ta yaşıyorduk. Sonradan Silikon Vadisi’ne taşındık. Bir baktım, burada sanki herkes 25 yaşında, ya Facebook’ta çalışıyor, ya Google’da ya da Twitter’da. Beni aldı bir dert, ‘ben ne yapacağım’ diye. Bayağı bir araştırdım. İnsana çok değer veren bir bölge Silikon Vadisi. O kadar çok imkân ve kurs var ki, ben bunların içine attım kendimi.”

Bu imkânlar ve kurslar, bir süre sonra sosyal sorumluluk projesine, Kıvılcımlar Programı’na yolu açmış. “Kadın ve kızları yetiştirme konusu beni çok ilgilendiriyordu. ‘Bir kızı nasıl yetiştirirsiniz?’ Silikon Vadisi’nde bu konuda çalışan birçok kuruluş vardı. Oralara gönüllü olarak girip çalıştım. ‘Bu işi nasıl yapıyorlar?’ diye inceledim. Girls For a Change adlı bir derneğin kullandığı model benim çok hoşuma gitti.”
 
HEDEF ORTA SINIFIN EĞİTİMLİ KIZLARI 
 
Bu vesileyle çalışmalar başlamış. Sema Hanım, “Gittik geldik, Türkiye’ye ne yapabiliriz diye araştırdık,” diyor. “Bugün çok önemli ve güzel çalışmalar yürütülüyor kızlarımız için. Bu bizi çok sevindirdi. Ancak, bir alanda, bir boşluk hissettik,” diyor: “Hiç maddi imkânları olmayan kızlar için yaratılmış birçok imkânlar var. Ailevi durumu çok iyi olan kızlar, zaten bir şekilde yolunu buluyordu. Ama üniversitede okuyan, orta halli ailelerin akıllı ve çalışkan kızlarının kendilerini geliştirmeleri ve potansiyellerine erişmeleri için çok fazla imkân olmadığını gördük.”

Sema Başol, bu kızların büyük bir nüfusu oluşturduğunu söylüyor. Bugün üniversitelerde okuyan öğrencilerin yüzde 46’sının kız olduğunu da sözlerine ekliyor. “Ama devamı gelmiyor,” diyor: “Sonra bakıyorsunuz, bu kızlara ne oluyor okuldan sonra diye... Ortada yoklar... İş gücüne gelişmiş memleketler seviyesinde katılmıyorlar. Toplumda lider seviyesine erişemiyorlar. Bunun birçok sebebi var tabii. Ama genel olarak, üniversiteli kızlarımızın toplum hayatı için hazır olmadıklarını, bunun için gerekli becerilerinin yeterli olmadığı gördük. Anne babaları, imkânları olmadığı için ya da eğitimli olmadıkları için onlara pek destek olamıyorlar. Zaten bu kızlar genellikle ailelerinde ilk üniversiteye giden kişiler. Okudukları okullar devlet okulu ve genellikle onların da imkânları kısıtlı.”
 
Sonuçta, söz konusu kesime yönelik bir program geliştirilmiş. Programın adı ‘Kıvılcımlar Programı’, Kızlara da ‘Kıvılcımlar’ denilmiş. Sema Hanım, bütün kızları, bu toplumda önemli değişiklikleri ateşleyecek birer kıvılcım olarak gördüklerini söylüyor. 
 
SİSTEM NASIL ÇALIŞIYOR?
 
Burada söz konusu olan sekiz aylık bir program. Her yıl Ekimde başlıyor, mayısa kadar sürüyor. Her hafta, 5-10 kişilik gruplar halinde, ‘kolaylaştırıcı’ adı verilen genç bir kadınla buluşuyorlar. Sema Başol, “Biz, bu gruplardan, belirli bir zaman zarfında kendi çevrelerindeki bir sorunu çözecek sosyal değişim projesi gerçekleştirmelerini istiyoruz,” diyor ve devam ediyor: “O projeyi yaparken kendi eksiklerini görüyor ve bu sekiz ay süresince bu eksiklikleri gideriyorlar. Mesela diğer insanlara gidip kendilerini anlatmaktan çekinmiyorlar. Hiç tanımadıkları insanları arayıp randevu almakta zorlanmıyorlar. Topluluk önünde konuşma yapmayı öğreniyorlar. Vakitlerini etkili bir şekilde (time management) yönetmeyi öğreniyorlar. Takım çalışmasını tatbik ediyorlar. Toplantıları efektif bir şekilde idare etmek, gündem oluşturmak, notlarını yazmak gibi becerileri öğreniyorlar.” 
 
Sema Hanım şöyle devam ediyor: “Biz, onlara, daha okuldayken, ‘git kendi mesleğini yapan kadınlarla tanış’ diyoruz. Belki memur olmak istersin, belki patron, belki kendi işini kuracaksın. Belki part-time çalışacaksın. Böylelikle Türkiye’de meslek ve toplum hayatında kadın olmak nasıl oluyor, bunu görebiliyorlar.” Bu faaliyetlere beş yıl önce başlanmış. “İlk önce bizim çalışmalarımıza inanan kişilerin olduğu şehirlerde başladık,” diyor Sema Başol. “Mesela Düzce Üniversitesi’nin rektörüyle ABD’de bir konferansta tanıştım. Türkiye’nin en genç kadın rektörü. Çok değerli bir insan. Bize gerekli kapıları açtı. Sonra bana tahsilim için Amerika’ya gitme imkânını veren Türk Eğitim Vakfı’na gidip, vakfın İzmir’de üniversiteli kızlar için açtığı yurtta kalan kızlar ile bu programı yapmaya başladık. Yurdun müdürü ve benim ÜAA’dan sınıf arkadaşım Jale Ergelen’in (ÜAA’70) sayesinde, İzmir’de de bu program hızla gelişiyor.”
 
Türkiye’deki bütün faaliyetleri 2011 yılında kurulan Değişim Liderleri Derneği yürütüyor. Derneğin genç ve dinamik Genel Müdürü de İzmir Amerikan mezunu Nazlı Ergenç Güneş (ACI’98). Yönetim hep gençlerden oluşuyor. Şimdiye kadar 152 kız ‘Kıvılcımlar Program’ını bitirip mezun olmuş.
 
Sema Başol, bu çalışmalar sayesinde ilk kez kendini test etme imkânını bulduğunu söylüyor. “Ben Mattel’de Tüketici Ürünleri Bölümü’nü (Consumer Products Division) kurdum. Ama arkamda koskocaman bir şirket vardı. Vakıf kurdum, arkamda koskoca Kaya Bey vardı. ‘Kıvılcımlar’ benim yaptığım bir şey ve bana bir test oluyor. Hakiki testiniz bu aslında. Ne olduğunuzu o zaman anlıyorsunuz.”
 
Peki, çalışmalar nasıl finanse ediliyor? Sema Hanım, “Ben buna kendi imkânlarımla başladım,” diyor. “Bizim modeli bilhassa az maliyetli yaptık, sürdürülebilir olsun diye. Benim imkânlarımla buraya gelindi. Şimdi, başka insanların da devreye girmesi lazım. Fon bulmak için epey araştırdık, şirketler mi olsun, şahıslar mı veya vakıflar mı diye.” Sonuçta, öncelikle şahıslar üzerinden destek istenmeye karar verilmiş. Başol şunları ekliyor: “Bizim insanlardan istediğimiz, yılda 100 lira ya da 200 lira vermeleri... Bütçemizi bu oluşturacak. Buna ‘giving circle’ dedik, yani “imece çemberi”. Bu Türkiye’de yeni başlayan bir konsept. Nasıl çalışıyor derseniz, iki hafta önce, ÜAA’dan sınıf arkadaşlarımız toplandık. Ben de burada olduğum için onlara katıldım ve yaptıklarımı anlattım. ‘Bana senede bir kere bağış verir misiniz?’ dedim. Eksik olmasınlar birçoğu kabul etti. İşte bu bir ‘giving circle’dır.”
 
Sema Hanım kararını vermiş bir kere. Şimdilik 152 ‘Kıvılcım’la yola çıkmış durumda. Bugüne kadar yaptıklarından belli ki arkası gelecek. Ve burada bizlere de destek anlamında sorumluluklar düşüyor.

https://www.ualyetder.org/tr/her-kivilcim-bir-atesin-parcasi