HABERLER » Röportajlar » Farklı Bir Modelin Peşinde | ALUMNI UAA - Üsküdar Amerikan Lisesi'nden Yetişenler Derneği

HAYRETTİN GÜNÇ (UAA’07)

İdealistler... Kendi yollarında yürümek istiyorlar... Yeni açılımların peşindeler... Farklı bir model yaratıyorlar... Bugüne dek birçok önemli adım atmışlar. Günç, ‘Herkes İçin Mimarlık’ı anlatıyor.

 Herkes İçin Mimarlık’ın yaş ortalaması 28. Hayrettin Günç ve arkadaşları farklı bir anlayışla hareket ediyorlar. Günç, ‘piyasada kolayca iş bulabilecek ve yüksek maaşlarla işe başlayabilecek insanların zamanlarının çoğunu derneğe harcaması sevindirici,’ diyor.

 Herkes İçin Mimarlık’ın amacı ve hedefi nedir? Ulusal çapta bir organizasyondan mı bahsediyoruz?

Herkes İçin Mimarlık Derneği, ülke genelinde karşılaşılan sosyal sorunlara, mimarlık bağlamında çözümler üretmeyi ve mimarlık süreçlerine yeni açılımlar kazandırmayı amaç edinen bir inisiyatiftir. Bu hedef doğrultusunda farklı disiplinlerden insanların bir araya gelip harekete geçebilecekleri bir platformdur.

 Organizasyon kaç yılında kuruldu? O günden bugüne nasıl gelişti?

Herkes İçin Mimarlık Derneği resmi olarak Aralık 2011’de kurulsa da, bu fikrin temeli üniversite yıllarımıza dayanıyor. Aslında, mimarlık eğitimi aldığımız yıllarda, üniversitenin sınırlarında çizerek, maket yaparak ve tartışarak, üretmenin ötesine geçmeyi hayal ederek başladık. Gerçek ihtiyaçları karşılayacak gerçek projeler ürettiğimizde ve bu üretimin sonucunu birebir deneyimlediğimizde, mezun olduktan sonra farklı bir yol çizebileceğimizi keşfettik. Bunun ilk adımı olarak da idealizm ile gerçekçiliği harmanlayarak, mimarlığın sınırlarını ve etki alanını genişletmek için dernekleşme yoluna girdik.

 Nasıl bir yapınız var? Katılımcılar mimar olmak zorunda mı? Yaş ortalamanız kaç?

Derneğin çoğunluğunu tasarım disiplininden insanlar oluştursa da, ilk günden beri farklı geçmişlerden gelen katılımcıları teşvik etmeye çalışıyoruz. Yaptığımız projeler, her ne kadar mimarlık ve tasarım kültürüne yakın dursa da, kolektif üretimin gücünün mesleki sınırları saydamlaştırdığını deneyimliyoruz. Yaş ortalamamız 28 civarında. Bu kadar genç olmamızın en önemli sebeplerinden biri, derneğin önemli bir bölümünü üniversite öğrencilerinin oluşturması. Piyasada kolayca iş bulabilecek ve yüksek maaşlarla işe başlayabilecek insanların zamanlarının çoğunu derneğe harcadığını görüyoruz. Bu bize büyük bir motivasyon kaynağı olurken, aynı zamanda, ana akım mimarlığın insanları tatmin edecek duygulardan ne kadar uzaklaştığını da gösteriyor. Dünyadaki gelişmeleri takip ettiğimizde de, bunun sadece Türkiye’ye has bir durum olmadığını ve yavaş yavaş mimarlık yapma biçimlerinin de değişmeye başladığını görebiliyoruz. Bu anlamda, Herkes İçin Mimarlık kendi yolunu çizerken, arkadan gelecek farklı oluşumlar için de bir model olma yolunda ilerliyor.

Gerçekleştireceğiniz projeleri nasıl seçiyorsunuz? Kriterleriniz neler?

Projeler, derneğin üyelerinin ya da üye olmayan kişilerin derneğin ilgilenebileceğini düşündüğü bir projeyi/fikri derneğe iletmesiyle başlıyor. Bu proje fikirleri, derneğin ortak iletişim platformunda bir açık çağrı olarak paylaşılıyor, çağrıya cevap vererek konuyla ilgilenmek istediğini belirten kişiler bir yürütme grubu kuruyorlar ve projenin tüm süreçlerini bağımsız bir şekilde ama derneğin tüm üyelerinden gerektiğinde yardım isteyerek yürütüyorlar. Yürütme süreçleri genelde mümkün olduğunca çok kişiyi projeye dahil etmek ve projelerin bilinirlik alanını mümkün olduğunca çok artırmak için atölye çalışmaları ile ilerliyor.

Bu atölye çalışmaları, projenin niteliğine göre, mimarlık öğrencileri ya da benzerleri gibi özel gruplara, ilkokul ve ortaöğretim kurumlarında eğitim alan öğrenciler gibi daha genel bir gruba, yaş sınırlaması ya da başka her hangi bir kısıtlama olmadan herkese yönelik olabiliyor. Atölyeler masa başında fikir üretmek için yapıldığı gibi, projelerin kapsamına göre inşai süreçleri de kapsayabiliyor.

Yukarıda bahsettiğimiz tüm süreçlerle beraber, bir yandan projenin çok erken safhalarından itibaren görüş almak ve gerekiyorsa yasal izinleri elde etmek için farklı devlet kurumları ile görüşmeler yapılması ve sponsorlarla projelerin gerçekleşmesi için gerekli bütçe ve malzeme kaynağı yaratma görüşmeleri yapmak da gerekiyor. 

Halkın katkısı ve katılımı nasıl?

Gerçekleştirdiğimiz projelerde, çevrede yaşayanları sürecin içine dahil etmek esas amacımız. Bunun için de, projenin bulunduğu mahallede veya köyde mümkün olduğunca çok insanla tanışıp onlarla konuşuyoruz. Kim olduğumuzu, neden orada bulunduğumuzu ve neler yapmayı planladığımızı anlatıyoruz.  İletişim kurmak her zaman kolay olmuyor tabii ki, ancak oradaki varlığımızla ve insanları yaptıklarımıza dahil ederek güven inşa etmeye çalışıyoruz. Bununla birlikte, dolaylı bilgilendirme ve geri besleme yöntemleri yaratmaya çalışıyoruz; mesela projeyi, derneğin amaçlarını ve derneğin farklı projelerini anlatan bir gazete basıp köy kahvesine bırakıyoruz ve çevrede bizi anladığını düşündüğümüz bir kişiden gazeteye dair tepkileri bize iletmesini istiyoruz. Ama bu yetmiyor, çevre sakinlerinden öğretmen, muhtar, imam ya da onlara benzer, dediği pek çok insan tarafından dinlenecek birine projenin detaylarını anlatıyoruz; yerelde projeyi sahiplenecek bir ya da birkaç kişiyi kazanmaya çalışıyoruz.

Sonra projenin farklı adımlarında, tasarıma girdi oluşturacak bilgileri edinmek ve çevre sakinlerinin projeye dair fikirlerini öğrenmek için, projeye ve projenin yapıldığı yere özel yöntemler geliştirmeye çalışıyoruz; projenin ana fikirlerinin mümkün olduğunca orada yaşayanlar tarafından verilmiş kararlar olmasını sağlamaya çalışıyoruz. İnsanların hayatlarına bir süre misafir olup onlardan hayatı öğrenmenin ve birlikte bir üretimin peşinde koşuyoruz.

Devletten yardım alıyor musunuz?

Yaptığımız işin ölçeği ve doğası gereği kamu kuruluşları ile sürekli iletişimde olmamız gerekiyor. Örnek üzerinden anlatmak gerekirse, Atıl Köy Okulları Projesi’nde, çoğu zaman okul yapılarının mülkiyetleri Milli Eğitim Bakanlığı’na, yapı kullanım ya da tadilat işlerine dair izinler Kaymakamlıklara bağlı. Köylerdeki okullar İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerinin sorumluluğunda, ama izinler İl Milli Eğitim Müdürlükleri bilgilendirilerek onay süreçleri sonunda elde ediliyor.

Projelerde belediyelerle de çalışıyoruz, Atıl Köy Okulları Projesi için okulların bulunduğu belediyelerin başkanlarını ziyaret edip desteklerini almaya çalışıyoruz, en azından bilgilendiriyoruz. Başka projelerde, mesela Seferihisar’da gerçekleştirdiğimiz çalışmalarda doğrudan Belediye Başkanı ile projeleri konuşuyoruz ve diyalog halinde kapsamları belirliyoruz. Muhtarlar zaten en yoğun diyalog içinde olduğumuz en yerel devlet temsilcileri.

Sanılanın aksine, büyük kentlerin dışındaki yerlerde, parti ve ideoloji ayrımına düşmeden, seçilmiş ya da atanmış tüm devlet temsilcileri ile projeler geliştirmek, gerçekleştirmek ve diyalog kurmak oldukça kolay oluyor. Büyük kentlerde ulaşamadığınız yönetici kademelerine ulaşmak ölçek küçüldükçe kolaylaşıyor, doğrudan iletişim ve destek imkânları artıyor. Yeter ki idealler ortak ve birlikte çalışmak için hevesli olunsun.

Yeni projelere nasıl finansman buluyorsunuz?

Dernek projelerini geliştirirken sürekli olarak kaynak arayışına devam ediyor. Projenin içeriğine göre, projeye ilgi gösterebilecek özel şirket temsilcilerine sunumlar yapıyoruz. İnşai durumlarda, genellikle yapı şirketleriyle sponsorluklar kurup ayni yardım alıyoruz. Buna ek olarak, sosyal medya kanallarını kullanarak, ihtiyaç duyduğumuz servislere ve malzemelere ulaşmaya çalışıyoruz. Bir nevi kendi kendimizin müteahhitliğini yapıyoruz denilebilir. Mimarlığın sadece sınırlı bir zümreye hizmet etmesini ve kendi sınırları içinde anlamını kaybetmesini istemediğimiz için bu çalışmaların öneminin farkındayız. Şu anda, ne yazık ki zamanımızın ve enerjimizin çoğunu buna harcamak zorunda kalıyoruz. Ancak zamanla yaptığımız projeler ile bu sürecin de kolaylaşacağını düşünüyoruz.

Sizin yetişmenizde Üsküdar Amerikan’ın nasıl bir katkısı oldu?

Şu an geçmişe dönüp baktığımda, Üsküdar Amerikan’da okuduğum yılların kendi ideallerimi ve yeteneklerimi keşfettiğim zamanlar olduğu fark ediyorum. Bunda en önemli faktörün okulun geleneksel eğitim kalıplarından sıyrılıp deneyselliği teşvik etmesinin olduğu inancındayım.

Kendi lise deneyimimden örnek vermek gerekirse, lisede okuduğum yıllarda dönem arkadaşlarımızla oluşturduğumuz ‘Arkasaha’ oluşumu ile okulun sınırları içinde anonim bir mekânı yaratıcı eylemlerle işgal ederek o mekâna kimlik kazandırmıştık. Eğer Arkasaha, kendi dönemim için bir sembole dönüştüyse, burada hem okulun kurallarının, hem de bize bu kuralları yaratıcı şekillerde zorlamamız için bize tanıdığı esnekliğin etkisi olduğunu söyleyebiliriz.

 

HAYRETTİN GÜNÇ KİMDİR?

• 2007 ÜAA mezunu.

• 2010 yılında, Portekiz’de, Lizbon Teknik Üniversitesi’nde okudu.

• 2011 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi’nde eğitim gördü.

• 2014 yılında, ABD’de, Harvard Graduate School of Design’da eğitimine devam ediyor.

• Herkes İçin Mimarlık’da pek çok görevi bir arada sürdürüyor.

 

AYRINTILI BİLGİ İÇİN

www.herkesicinmimarlik.org

www.atilkoyokullari.com

https://www.ualyetder.org/tr/farkli-bir-modelin-pesinde